Domatesin fiyatını bilen (kadın) vekillere ihtiyaç var

-
Aa
+
a
a
a

Hülya Demircan: Programımızın konuğu KA.DER’in Genel Başkanı Ayşe Bilge Dicleli. Hoşgeldiniz Bilge Hanım... KA.DER neyi amaçlayarak kuruldu, bunu bize bir özetlerseniz sevinirim.

 

Bilge Dicleli: “Kadın Adayları Destekleme ve Eğitme Derneği” tabii kısaltılınca KA.DER oldu. Kader de bir kadın adı aynı zamanda ve kaderini değiştirmek için KA.DER’e katıl diyoruz. Amacımız seçim ve atamayla gelinen tüm karar alma organlarındaki kadın temsil oranını yükseltmek.

 

HD: Peki hedefiniz nedir?

 

BD: Hedefimiz hem TBMM’de hem yerel yönetimlerde hem de atamayla gelinen bütün organlarda ve aynı zamanda özel sektörde bütün karar alma organlarında en az % 30 kadın temsiline ulaşmak.

 

HD: Peki bu hedefe ulaşmak için neler yapıyorsunuz, nasıl bir yöntem izliyorsunuz?

 

BD: Bu hedefe ulaşmak için önce kadın kitlesi, özellikle bu görevlere adaylığa talip olan kadınlar için eğitim ve bilgilendirme çalışmaları yürütüyoruz. Bunun yanı sıra yasa taslakları hazırladık. Kadınların temsilini sağlamak için en az %30 kadın kotası hem partilerde hem TBMM içinde istiyoruz. Anayasa en az bir değişiklik maddesi eklenerek fırsat eşitliğinin hakikaten sağlanması için devletin önlemler alacağı vaadinin yerleşmesini istiyoruz, yani hem kadınlara yönelik çalışmalar yapıyoruz hem siyasi partilere. İşte kamu görev alanlarına hem de parlamentoya yönelik çalışmalar yapıyoruz. 

HD: O zaman iki yönlü bir çalışma. Bir, kadınları bilinçlendirme, aktif siyasete, çalışma hayatına katma çalışmaları; bir de onların bu bilinçlenmesi ve eğitilmesinin ürünlerini almak için teorik bir baskı grubu, lobi çalışması.

 

BD: Lobi çalışması da denebilir ama bu, işte kısa adı kota denilen bu şeyi tabii biz keşfetmedik. 1975’te BM tarafından başlatıldı ve birçok ülkede kota çalışmaları oldu, bunun sonuçları alındı. Mesela İsveç, Norveç... bu tür ülkeler belki dünyanın en zengin ülkeleri değil ama en refah içinde, sosyal açıdan en gelişkin ülkeler. Bundan yola çıkarak pek çok gelişmekte olan ülkede de bu kota uygulaması getirildi. Mozambik, Hindistan, Uganda ve maalesef biz Türkiye olarak parlamentoda % 4,4 ile dünyada 159. sıradayız 170 ülke içinde. Yerel yönetimlerde %1 kadın temsil oranı yok. Bunda da Avrupa sonuncusuyuz. Tabii diğer ülkeler açısından da bakıldığında oldukça kötü bir yerdeyiz.

 

HD: Peki batı ülkelerinde durum nasıl, bir yüzde örnekleme imkânınız var mı?

 

BD: Var tabii, batı ülkeleri derken İsveç’te % 44, Hollanda’da % 36, Almanya’da aynı şekilde... Hindistan yerel yönetimlerde kadınlar % 33 temsil ediliyorlar çünkü orada yerel yönetim yasasına bir kota getirildi. Arjantin seçim yasasına getirdi. Orada % 25. Belçika’da aynı şekilde. Fransa’da parite dediler artık, eşitlik Avrupa Birliği’nde zaten bir norm haline gelmiş ve terfilerde de kadın seçiliyor kimi ülkelerde. Ve Avrupa Birliği müktesebatında bunun ciddi bir yeri var.

 

HD: Peki, bu kotanın konmasını, bu lobi çalışmalarınızın kadınlar için faydasını anlayabiliyorum. Toplum için faydası üzerinde de biraz konuşabilirsek; sanıyorum önemli sayıda dinleyicimizin bunu bir erkeğe karşı kadın hareketi olarak algılaması sözkonusu olabilir. Sizin demin bana dışarıda söylediğiniz gibi; toplumunun yararına birşey olduğunu açıklamakta fayda var gibi geliyor bana.

 

BD: Yani şu kadınların doğaları gereği yaptıkları, işleri gereği geliştirdikleri becerileri var ve onlar bu becerilerini toplum yararına kullanabildikleri zaman o ülkeler, o toplumlar çok daha farklı yere geliyor. Mesela hasta bakımı kadın işi; daha çok kadınlar yapıyorlar. Eğitim konusunda, tüm kadınlar maşallah ilkokuldan üniversiteye kadar her düzeyde çocuklara eşlik ediyorlar. Eğitim ve sağlık problemlerini çözmek için Türkiye, kadınları seçmek durumunda. Kadınlar bu konuda o kadar bilgili ve deneyim birikimleri var ki, çok daha akılcı, rahat, güzel gerçekleri bilen... Ayrıca parlamentonun domatesin fiyatını bilen üyelere de ihtiyacı var.

 

Hükümetin seçim vaadiydi

 

HD: Ekmeğin bile, değil mi?

 

BD: Bir de; çünkü kadınların ekonomist yanları da var. Çok zengin refah içinde yüzenleri kastetmiyorum ama, ufacık bir aile bütçesinden nereden keseceğini, neyi nereye harcayacağını bilen... Öyle güzel yöntemler geliştirmiş ki kadınlar, bu yöntemi devlet bütçesine uygulasa biz birçok alanda muazzam iktisadi önlemler alacağız. Bu kadar basit.

 

HD:Topluma büyük faydası olacak sonuçta. Bu söyledikleriniz haziran ayında yaşadığım, daha doğrusu aldığım bilgiyi hatırlattı bana. Muhammed Yunus gelmişti. Bu mikro kredi konusunda dünya çapında olan kişi ve onun söyleşisini dinlediğimde özellikle kadınları seçtiklerini, erkeklere verilen paranın gidebildiğini, kadının onu illaki üretime döndürerek onu hakikaten ailesine katkı şekline çevirdiğini ispatlamış bir hareketin başında. Yani bunun gerçek olduğu da dünya çapında onaylanmış durumda, değil mi?Peki lobi çalışmaları olarak ne yapıyorsunuz, Bilge Hanım? Tabii lobi çalışması demeseniz de, bunların hayata geçirilmesi için hükümeti, yerel yönetimleri nasıl zorlamaya çalışıyorsunuz?

 

BD: Şimdi tabii ki biz bir sivil toplum kuruluşuyuz, dolayısıyla önce eleştirmemiz lazım. Sivil toplum kuruluşu olmak demek katılmak demek, yani katılımı sağlayan kuruluşlar sivil toplum kuruluşları. Kadınların katılımları eksik, ciddi anlamda eksik, bunun önemini anlatmaya çalışıyoruz. Bu arada biz de tabii bazı etkinlikler düzenliyoruz. Buna hem kadın örgütlerimizi davet ediyoruz, hem kamu kuruluşlarını, bakanlığı. Kadın sorunlarına ışık tutmaya çalışıyoruz ve bunların siyasal temsille sımsıkı bağlı olduğuna. Ve kadınların daha fazla yer almalarının sonucu olarak çok daha yeterli önlemler gündeme geleceğine ikna etmeye çalışıyoruz. Bunun yanı sıra partilere sponsor gönderiyoruz. Bakanlıklara mektuplar, dilekçeler gönderiyoruz. Geçen ay TBMM kadın erkek bütün üyelerine bir mektup gönderdik, çünkü şu anda parlamentoda olan her iki parti de biliyorsunuz, BM kadına karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi sözleşmesini Türkiye’de hayata geçireceklerini, Türkiye’de seçim vaadi olarak duyurdular ve hükümet de bunu programına aldığını ilan etti. Dolayısıyla o sözleşmede yer alan bütün hükümlerin gerçekleşmesi için herhangi bir engel olmadığını kendilerine hatırlatarak, bu konuda uygulamaya davet ediyoruz.

 

HD: Peki tepkileri nasıl yaklaşımları nasıl?

 

BD: Şimdi, yaklaşımlar çok çeşitli...

 

HD: Yani politikacı gibi mi yaklaşıyorlar, gerçekten ortaya birşeyler çıkacak gibi gözüküyor mu?

 

BD: Şimdi genellikle seçim zamanlarında parti liderleri kadınları hatırlıyorlar, oy almak için analarımız bacılarımız diye davranıyorlar. Aslında bakıldığında Türkiye’nin güçlü bir kadın hareketine ihtiyacı var. Bizim en önemli çalışmalarımızdan biri de güçlü kadın platformları oluşmasında katkıda bulunmak, çünkü kadın hareketi güçlü olduğu zaman bir seçmen, bir oy potansiyeli veya kamusal güç olunca daha farklı davranılıyor, yani hem alttan talepleri dile getirmek hem de yukarıdan yasal önlemler alınmasına katkıda bulunmak. Sonuç itibariyle olay bir anlamda da zihniyet değişikliğine bağlı. Zihniyet değişikliği de bugünden yarına olan birşey değil. Buna özellikle medyanın, radyoların, gazetelerin, televizyon programlarının da önemli katkıda bulunacağını düşünüyoruz. Kadın programı yapan gazeteci arkadaşlarımıza başvuruyoruz. Onların desteğini istiyoruz. Gazetelerdeki köşe yazarlarına durumu anlatmaya çalışıyoruz

 

11 şube ve “girişim grupları”

 

HD: Bir kamuoyu yaratma çalışması diyebilir miyiz?

 

BD: Bir yandan da öyle bir çalışmamız var çünkü bu zihniyet değişikliğini sağlamak ülkenin de yararına. Yani hem kadınların yararına, nüfusun yarısı çünkü. Nüfusun yarısı eğer yoksa demokrasi de olamaz.

 

HD: Ben özellikle şunu anladım; yılmıyorsunuz?

 

BD: Evet, evet.

 

HD: Bu çalışmayı gönüllü bir grupla yapıyorsunuz. Aktif olarak kaç gönüllünüz var?

 

BD: KA.DER genel yönetim kurulu 21 kişiden oluşuyor. Bunun üstüne de 77 şube yöneticisi...

KA.DERTel: (0212) 273 25 35

Diğer şubeler ve genel bilgi için:

http://www.ada.net.tr/kader/

HD: 77 tane şubeniz mi var?

BD: Hayır, 11 şubemiz var. 11 yönetim kurulu üyesi artı 21 ne yapıyor, ne yapıyor?

 

HD: Sayın dinleyiciler, meraklı olanlar toplasın.

 

BD: Evet. Tabii bu kadar değiliz, üyelerimizle...

 

HD: Yani aktif olarak 100 küsur üyeniz var.

 

BD: 2000 üyemiz var. 2000-2500 kayıtlı, çoğunluğu üye toplantılarına katılıyor ama görev alıp gerçekleştirmek, onun üçte biri diyelim. Bu, Türkiye çapında.

 

HD: Nerelerde şubeleriniz var?

 

BD: Ankara, Balıkesir, Bursa, İzmir, Manisa, Adana, Mersin, Samsun, Kahramanmaraş.

 

HD: Maraş, enteresan. Yani gördüğüm kadarıyla ortanın batısı ve Maraş.

 

BD: Şimdi girişim gruplarımız da var; Niğde, Ordu, Antalya, Van, Urfa ve Diyarbakır’da.

 

HD: Girişim grubunun özelliği nedir?

 

BD: Bir sivil toplum kuruluşunu ayakta tutmak çok ciddi bir problem ülkemizde. Belli bir gönüllü sayısına ulaşmadan şubeleşmeye sıcak bakmıyoruz. “Girişim grupları” dediğimiz arkadaşlarımız henüz 60-50 kişiye ulaşmamışlar.

 

HD: Yani şube olmak istiyorlar ama alt yapıyı mı hazırlıyorlar?

 

BD: Biraz öyle, evet. Ama mesela biz onlara da eğitim çalışmalarımızı sunuyoruz, toplantılarımıza çağırıyoruz, bilgi gönderiyoruz devamlı. Onlar da aynı zamanda KA.DER. Bir de e-grubumuz var bizim herşeyin paylaşıldığı, bilgilerin verildiği; şubelerimizde de biraz modern bir kadın olmayı istiyoruz. Bu arada “interaktif kadın” diye bir proje başlattık. Şimdi bunu Türkiye çapında büyütmeyi düşünüyoruz ve şuna inanıyoruz: Kadınlar birbirleriyle bağlı oldukları zaman, yani internet gibi, elektronik posta gibi imkânı kullandıkları zaman muazzam işler yapıyorlar. Şimdi bir medeni kanun çıktı biliyorsunuz. Bu 129 kadın kuruluşunun işbirliğiyle gerçekleşti. Bundan önceki parlamentoda 21 tane kadın milletvekili vardı ve tamamen internet üzerindeki iş bölümleri, görev üstlenmeler, yapılan işleri hakkında bilgi vermeler, işte meclise gidip yukarda oturup nasıl görüşüyorlar, onu izlemeye kadar çok çeşitli işleri bu sayede başarabildik. Mesela 2003 yılı sonuna kadar internet kullanmayı bilmeyen KA.DER üyesi kalmamalı, diyoruz.

 

HD: Bildiğim kadarıyla sizin yönetiminizde bir özellik de, üst üstte iki dönemden fazla seçilmeme gibi bir şartınız var, değil mi? Neden böyle bir şart koydunuz?

 

BD: Sivil toplum kuruluşlarının da kamu kuruluşlarına benzememesi açısından çok daha önemli. Onun için mümkün olduğu kadar yeni fikirlerin, yeni insanların akması, gelmesi kendini gerçek yönetimde gerçekleştirebileceğini görmesi ve bunun realize olması bakımından çok önemli. Yoksa bir kamu kuruluşuna insanlar seçiliyorlar, 15 yıl onlar götürüyorlar, o zaman gönüllülük, sivil toplum olmuyor.

 

(Açık Radyo’da yayınlanmıştır: Deşifre eden: Eda Torcu.)